top of page
Yazarın fotoğrafıToday Psikoloji

PSİKOLOJİK DAMGALAMA ÜZERİNE…

Son zamanlarda oldukça sık rastladığımız ve endişelendirici boyutlara yaklaşan bir kavram: psikolojik damgalama… Ne olduğuna, neden endişe verici boyuta ulaştığına gelin birlikte bakalım:


Psikolojik damgalama, diğer bir ismiyle stigmatizasyon, psikolojik rahatsızlık tanısı almış (ya da alma ihtimali olan) bireylerin toplumda istenmemesi ve dışlanması olarak tanımlanabilir. Bir diğer isim olarak “damgalama” yerine “etiketleme”de kullanılmaktadır. Bu konuda araştırma yapan önemli isim Goffman psikolojik damgalamayı “daha az değer verme davranışı, bu etiketi taşıyan insanların daha az istenir ve neredeyse insan olarak bile görülmemesi” şeklinde tanımlamıştır.

Psikolojik damgalama davranışını son dönemlerde özellikle haber başlıklarında, dizilerde ve psikoterapiye başvuran hastaların kendi kendilerine koydukları teşhislerde görüyoruz. Örneğin; terapiye getirilen ve hareketliliği ön plana çıkan çocukların aileleri “bu çocukta hiperaktivite ve dikkat eksikliği var” diye geliyor. Oysa ki DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) hareketlilikten çok daha fazlasıdır. Yine diğer endişeler DEHB ise ben ne yapacağım, derslerine odaklanamaz, arkadaşlarıyla oyun kuramaz, benimle konuşmaz şeklinde sıralanıyor. Bu endişelerin bilimsel bir dayanağı olmamasına karşın toplumda o kadar yaygın ve geçerli ki danışanlar bunu seans odalarına taşıyor. Psikolojik damgalamayı bu denli yaygın hale getiren şeylerden biri popüler kültürle birlikte artan psikoloji/psikiyatri temelli diziler. Bu dizilerde kişiler hızlıca tanı alıyor, 1-2 seansta çocukluklarına iniliyor ve sorunları herkes için aynı şekilde olacak biçimde çözülebiliyor.. Oysa terapi süreci herkes için farklı ilerleyen, 1-2 seanstan daha uzun süren bir süreçtir. Yine psikolojik damgalamanın hızla artışını tetikleyen bir diğer unsur ise haber başlıkları. Günümüzde maalesef ülkemizde ve dünyada hızla artan şiddet haberleri bireylerin psikolojik rahatsızlıkları vurgulanarak basına sunuluyor. “Cani adam bipolar çıktı”, “Sevdiği kadını paylaşamayan adam depresyon tanılıydı” gibi haberler maalesef toplumdaki diğer kişileri bu hastalıkların tanısını almış bireylere karşı uzaklaştırıyor. Oysa psikolojik rahatsızlıklar suç işlemek için tek sebep olamaz, her bipolar, depresyon ya da şizofreni hastası aynı özellikleri göstermez. Bu konuda inanılmaz bir bilgi kirliliği var ve bu kirlilik psikolojik rahatsızlık tanısı almış bireylerin hayatlarını oldukça zorlaştırıyor. Her hastalığın yapısı hakkında güvenilir kaynaklardan bilgi almak ve hastalıklara bu bilgilerle yaklaşıyor olmak büyük önem taşıyor. Dikkat edebileceğimiz, bizi değişime götürecek bir diğer şey ise günlük dilimizde yapacağımız değişimler. “Keyfim yok bugün depresyondayım”, “Bir öyle bir böyle kararsız davranıyor bipolar herhalde”, “Saçmaladı iyice şizofren mi ne?”, “Bana ne dediğini duydun mu, ruh hastası resmen” gibi ifadeleri kullanmamaya özen göstermeliyiz. Değişim dilimizde başlar.


Yazar: Uzman Klinik Psikolog Feyza Nur YILMAZ

Editör: Uzman Klinik Psikolog Eda ÖZTÜRK BELET





123 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page